
Kıymetli okuyucularım,
Bugünden itibaren her hafta cuma günleri bu köşede dilimizin döndüğü, mürekkebimizin yettiği sürece sizlerle birlikte olacak güncel konular ışığında değerlendirmelerde bulunacağız. Sahip olduğum uzun devlet tecrübesi ve kurucu önderimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün ilke ve inkılapları ile Atatürk milliyetçiliği doğrultusunda hareket ederek kalemimizi kimseye emanet etmeden, bilgi ve belgeye dayanmayan değerlendirmelerden olabildiğince uzak kalarak, doğru ve tarafsız bir şekilde bu köşede sizlerle birlikte olacağız.
Herhangi bir siyasi parti, vakıf, dernek ve ideolojik oluşumlarla doğrudan ya da dolaylı bir ilişki içerisine girmeden, almış olduğumuz devlet terbiyesi ile bu köşede keyifle okuyacağınız yazılarımızla karşınızda olacağız. Bu vesile yeni yayın hayatına başlayan ve önümüzdeki dönemlerde Türkiye’nin gündeminde olacağını düşündüğüm Kritik Nokta Haber Ajansına hayırlı olsun dileklerimi iletir, kendilerine yayın hayatında başarılar dilerim.
Bu hafta ilk yazımızda son dönemlerde sıkça karşılaştığımız ve toplumda bireysel ve genel anlamda bir sorun olarak gördüğüm “omurga” konusundan bahsedeceğim. Toplum olarak mecazi kullanımları seven, yaşanan her gerçekliği mecazi bir kavramla destekleyerek açıklamaya çalışan bir yapımız var. İnsanların ve hayvanların çatısını, duruşunu ve destek yapısını meydana getiren temel sistem olan “omurga” buna en güzel örnek olarak verilebilir. “Omurgalı olmak” deyimi biyolojik bir gerçeklikten, yani omurgalı canlıların dik durabilme yeteneğinden esinlenerek türetilen mecazi bir ifadedir, son dönemlerde de gerçek anlamından çok mecazi anlamıyla gündemde olan bir kavramdır “omurga”.
Bizde bugün modaya uyup omurga kavramını asıl bağlamından uzaklaştırıp mecazi anlamda ele alarak günümüzle harmanlamaya çalışacağız. Havasından mı suyundan mı bilinmez ama gücü ve güçlüyü seven bir yapımız var. Arkadaşlarımızı seçerken zengin olmasına dikkat eder, makamı ve mevkisi olan kişilerle dostluklar kurmaya gayret ederiz. Bizzat şahit olduğumuz bir tartışmada bile güçlü olan haksız da olsa ses çıkarmama gibi hastalıklarımız var. Aslında bizde topluma uyup kolay olanı seçiyoruz. Çünkü omurgalı olmanın gereklerini yapmak zor iştir.
Onurlu ve tutarlı olmak, doğru bildiği yoldan sapmamak ve menfaat karşısında eğilip bükülmemek omurgalı bir duruşun temel göstergelidir. Özellikle adalet ve vicdan ölçüsünü kaybetmemek ve zorluk anında dahi ilkelerinden taviz vermemektir omurgalı olmak. Eğer böyle bir insan olursanız karşınızdakine güven kazandırır, etrafınızda güven oluşturursunuz, ayrıca toplumda adaletin, ahlakın ve ortak değerlerin ayakta kalmasına katkı sunarsınız. Kısacası omurgalı olmak hem bireyin karakterinin sağlamlığını hem de toplumun değerlerini korumasını ifade eder. Eğilip bükülenlerin değil, dik duranların bıraktığı iz kalıcı olur.
Bu kadar önemli bir kavram olan omurga bugünlerde en çok ihtiyaç duyduğumuz şey. Çünkü etrafımıza baktığımızda görüyoruz ki; güçlünün yanında hizalanmak, çıkar uğruna eğilip bükülmek, menfaat için susmak sıradanlaştı. Omurgasızlık, neredeyse bir hayat stratejisi haline geldi.
Dün “asla yapmam” dediğini, bugün rahatlıkla yapanlar var. Üstelik bunu yaparken de hiçbir şey olmamış gibi davranabiliyorlar. İş hayatında terfi için değerlerinden vazgeçenler, üç kuruşluk menfaat için kendine yabancılaşan insanlar da cabası.
İnsanlar çoğu zaman “yanlışın karşısında dik durmayı” değil, “kendine dokunmadıkça susmayı” tercih ediyor. Böylece haksızlık büyüyor, adaletsizlik kökleşiyor. Oysa omurgalı duruş, herkes için gerekli. Çünkü toplumun vicdanı, bireylerin dikliğiyle ayakta kalır. Eğilen, bükülen, menfaat için sessiz kalanların çoğaldığı yerde değerler kaybolur.
Unutmayalım:
Omurgalı duruş, popüler olmak için değil; doğruyu savunmak için vardır.
Omurgalı duruş, kalabalıklara uymak değil; gerekirse yalnız kalmayı göze almaktır.
Omurgalı duruş, günü değil; geleceği inşa etmektir.
Allah herkese omurganın vücutta bir bölüm olmadığını, dik duruşun, onurun ve doğruluğun simgesi olduğunu idrak etmeyi nasip etsin…
Kısa vadede kaybedebilirsiniz ama uzun vadede kesinlikle siz kazanırsınız.
Denendi, test edildi…
Haftaya görüşmek üzere.
Sevgi ve saygılarımla