
Eğitim üzerine sürekli konuşulur ama en çok da kaliteli eğitim üzerine konuşulur. Hepimizin dilinde “kaliteli eğitim” diye bir söz dolanır durur. Peki, nedir bu kaliteli eğitim? Müfredat aynıyken eğitimi, diğerlerinden kaliteli yapan şey nedir? Bir ülke içinde eğitim; kaç farklı elden, kaç farklı şekilde ve kaç farklı imkanla gerçekleştiriliyor? Okulları, öğretmenleri, öğrencileri birbirinden farklı kılan ne?
Kaliteli eğitim nedir, desek kimler, hangi cevapları verir? Birçok insanın kafasında oluşan cevap maalesef akademik başarı üzerine kurulsa da aslında kaliteli eğitim; öğrencinin sadece akademik başarısıyla sınırlı kalmayan, buna ek olarak sosyal ve kültürel gelişimini de destekleyen eğitimdir. Öyleyse ülkemizde pek çok okulda kaliteli eğitimden bahsetmek çok zor çünkü birçok okulda resim atölyesi, müzik odası, spor salonu, tarih laboratuvarı ve hatta fen laboratuvarı yok. Çocukların farklı ilgi ve yeteneklerini keşfedecek bu imkanlaryoksa iyi bir eğitimden söz edebilir miyiz? Tabii ki hayır! Ait olmadığı okulları, ait olmadığı meslekleri ve ait olmadığı hayatları yaşayan bireyler yetiştirmenin ötesine geçemeyiz. Kaliteli eğitim; bireylerin her türlü akademik,sosyal,kültürel ve sportif ihtiyaçlarını destekleyen eğitim olmalı.
Ayrıca okullardaki teknolojik imkan, öğretmenlerin teknolojiyi kullanabilme yeteneği ve kendini yenileme hızı, okul idaresinin eğitim ve başarı odaklı politikası, velilerin bilinçli olup okula ve öğrencisine destek olması, en önemlisi öğrencinin sahip olduğu ilgi, yetenek ve zihinsel yeterliliğikaliteli eğitimin diğer yapı taşları. Peki, ülkemizde tüm öğrenciler bu imkana sahip mi? Tabii ki hayır. İşte tam olarak burada devreye giriyor kaliteli eğitim kavramı.
Milli Eğitim Bakanlığına bağlı nitelikli okul statüsündeki fen liseleri,Anadolu liseleri ve birçok özel okul “kaliteli eğitim” yapan kurumlar olarak bilinirken Milli Eğitim Bakanlığına bağlı diğer okullar kalitesiz eğitim mi veriyor? Sistem o okullarda farklı mı işliyor? Tüm bu soruların bir cevabı var mı? Sanırım buradaki sorun, okulların nitelikli,niteliksiz diye ikiye ayrılması. Meslek liselerinin de bir yere yerleşemeyen öğrencilerin zorunlu gittiği okullar haline getirilmesi. Halbuki ülkede yetişmiş teknik elemana ihtiyacın olduğu büyük bir gerçekken ve mühendisliğin temellerinin bu okullarda atılması gerektiği gerçeği varken bu okulların itibarsızlaştırılması eğitimin kalitesini olumsuz etkilemiyor mu? İlgi ve yeteneği olanların meslek liselerine yönlendirilmesi, diğer öğrencilerin de eşit şartlarda eğitim veren diğer okullara yerleştirilmesi eğitimin kalitesinin artması anlamında çok önemlidir.
Sosyal devlet anlayışından hareketle şunu söylemek yanlış olmaz bence: Bir ülkede eğitimde fırsat ve imkan eşitliğini sağlamadan kaliteli eğitimden bahsedilmez, sadece eğitim ayrıcalığından bahsedilebilir. Okullardaki donanımların eşitlenmesi, öğretmenlerin her okulda aktif ve istekli çalışması sağlanmalı. Teftişlerin sadece evrak üzerinden değil, okullardaki donanım ve öğretmen yeterliliği üzerinden yapılması gerekir. Öğretmenlerin verimini düşüren durumların tespit edilip ortadan kaldırılması, kendilerini ortaya çıkaracakları ortamların oluşturulması, eğitimin kalitesini artıracak etmenlerdendir. Sınırlayan,zorlayan, evrak kalabalığında boğan bir eğitimden vazgeçilip üreten, destekleyen ve yönlendiren eğitime geçilmeli. Tabir yerindeyse “-mış gibi” yapılan eğitimden gerçekten işleyen bir eğitime geçilmeli.