
Kıymetli okuyucularım,
Bugün sizlerle son dönemlerde gazete manşetlerinde, sosyal medya paylaşım sitelerinde ve gündelik yaşamımızda sık sık karşılaştığımız kültürel yozlaşma kavramından söz edeceğim.
Hep birlikte geçmisten günümüze bir yolculuk yapacak, çocukluğumuzun geçtiği 80’lerin sonu 90’ların başına değinecek, o günler ile günümüz arasındaki değişime birlikte göz atacağız.
Evlerin kapılarının kilitlenmediği, komşuda cenaze varken televizyon açmanın ayıplandığı, komşuda kokar diye piknik bahanesiyle uzaklarda mangalın yapıldığı yıllardı. Yapılan her yemekten komşu hakkı ayrıldığı, eve gelen misafire “açmısın” diye sorulmadan sofraların kurulduğu, teyzenin anne, amcanın baba yarısı olduğu güzel zamanlardı.
Günümüzde maalesef o günlerden “güzel günlerdi” diye söz ediyoruz. Sevgilerin içinin boşaldığı, vefanın İstanbul’da bir semt adı olarak kaldığı, menfaatin tek gaye olduğu, fedakârlığın ise “ahmaklık” olarak anıldığı günlere geldik.
Evladın babaya saygı duymadığı, babanın evlada sahip çıkmadığı, kardeşin kardeşi hor gördüğü bir zamanda yaşıyoruz. Sakal bırakanın hoca, kitap okuyanın alim, çıplak gezenin modern, çok konuşanın çok bilen olarak kabul edildiği bir zamanla sınanıyoruz.
Ukalalığın “özgüven”, saygının “eziklik”, tutumlu olmanın “cimrilik”, yardımsever olmanın “enayilik” olarak kabul edildiği, herkesin her şey hakkında mutlaka bir fikir sahibi olduğu, hatta bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olanların evliya çelebi olduğu müthiş (!) bir dönemdeyiz.
Televizyon kanallarında sabah kim kiminle nerede ne yapmış onun dedikodusunu yapıp, aynı kişinin akşam Türk askerinin sınır ötesi operasyonunu yorumladığını gördü bu gözler, kışladan adımını atmayanların ekranda çayını yudumlarken askere ne yapması, nasıl yapması gerektiğini anlatmaya çalışanlara değinmiyorum bile.
Selam verip borçlu çıktığın, vermediğinde suçlu olduğun, her şeye tamam dediğin sürece var olduğun, “haksızsın” dediğinde kaybolduğun kısacası sırtında taşıdığın sürece değer gördüğün bir dünya düzeni var maalesef.
Eğitimin anlamsızlaştığı, öğretimin imkânsızlaştığı, diplomanın değersizleştiği bir zamandayız. Sınavların tartışıldığı, sonuçların güvensiz görüldügü ve geleceğin belirsizleştiği bir döneme hep birlikte şahit oluyoruz.
Dün “asla olmaz” diyenlerin bugün “kesinlikle olmalı” dediği, cüzdanın vicdanından önce geldiği, dost, arkadaş satmanın moda olduğu bir çağdayız.
Yalanın sıradanlaştığı, dürüstlüğün inandırıcı olmadığı, insanların statüsü ve ekonomik gücünün önemli olduğu popüler bir kültüre mahkûm olduk.
Nerede nasıl davranmasını bilmeyen gençler yarattık kendi elimizde, büyüklerini hor gören, kendilerini dev gören ama nerede nasıl davranmasını bilmeyen nesil büyüttük hep beraber.
Kısacası ben yozlaştım, sen yozlaştın, onlar yozlaştı sonunda toplum yozlaştı…
Şimdilik bu kadar, haftaya görüşmek üzere.
Keyifli okumalar.