DİRENİŞİN ADI: FİLİSTİN

DİRENİŞİN ADI: FİLİSTİN

📊24 görüntüleme
DİRENİŞİN ADI: FİLİSTİN
Kıymetli okuyucularım, Bu hafta sizlerle son yılların en büyük insanlık trajedisinin yaşandığı ve masum bir halkın vatanına sahip çıkmak için verdiği mücadeleyi kaleme alarak Filistin’in özgürlük direnişine değineceğiz. Dünyanın en eski topraklarından birinde, binlerce yıllık medeniyetlerin kavşağında bir halk var: Filistin halkı. Onlar, sadece coğrafyalarını değil, kimliklerini, tarihlerini ve onurlarını da korumak için nesiller boyu süren bir mücadelenin içinde. Bugün Filistin dendiğinde akla gelen ilk şey, işgal altındaki bir halkın direnişi oluyor. Çünkü Filistin, artık sadece bir ülkenin değil, adalet ve özgürlük arayışının evrensel sembolü haline geldi. Filistinlilerin mücadelesi, silahlardan ya da sokaklarda yükselen sloganlardan ibaret değil. Bir annenin evladını özgür bir gökyüzü altında büyütme arzusu, bir gencin geleceğini kendi ülkesinde kurabilme hayali, bir yaşlının sürgün edilmeden ata toprağında son nefesini verme isteği… Hepsi direnişin farklı bir yüzü. Dünyanın gözü önünde yaşanan yıkım, aslında sadece Filistinlilere değil, insanlığın vicdanına da vurulmuş bir darbe. Bombaların gölgesinde oynayan çocukların çığlıkları, yıkılan evlerin tozuna karışan umutlar, bir gün mutlaka özgürlükle yankılanacak. Çünkü tarih bize gösteriyor: Zulüm hiçbir zaman ilelebet sürmedi. Bugün Filistin’in yanında olmak, sadece siyasi bir tavır değil, insan olmanın gereğidir. Bir bayrağın dalgalanmasına engel olanlar, bir gün mutlaka tarihin kara sayfalarına gömülecekler. O bayrağın özgürce dalgalandığı gün geldiğinde ise Filistin, sadece kendi halkı için değil, tüm insanlık için bir direnişin, bir inancın ve bir umudun adı olarak anılacak. Ve o gün geldiğinde dünya, “direnişin adı Filistin’dir” sözünü tarihin en onurlu cümlelerinden biri olarak yazacaktır. Filistin meselesi, yıllardır dünyanın gözü önünde süren bir trajedinin adı. En çok da Gazze’de… Yıllardır süren abluka, bu küçük coğrafyayı adeta açık hava hapishanesine çevirdi. İnsanların gıda, ilaç, elektrik gibi en temel ihtiyaçlara erişimini kısıtlayan bu abluka, sadece bir güvenlik politikası değil; bir halkın nefesini kesme girişimidir. İsrail’in uyguladığı bu kuşatma, uluslararası hukukun ve insanlığın en temel değerlerinin ihlali anlamına geliyor. Tam da bu umutsuz tablonun ortasında bir kavram yükseliyor: Sumud. Arapça’da “sebat, kararlılık, kök salmak” anlamına gelen bu kelime, Filistin direnişinin ruhunu özetleyen bir kelime. Abluka ne kadar ağır olursa olsun, halkın topraklarına, kimliğine ve varlığına sahip çıkma iradesi Sumud’da vücut buluyor. Son yıllarda insani yardım için yola çıkan uluslararası dayanışma gemileri de bu sembolizmin bir parçası oldu. “Sumud Gemisi” ismi, yalnızca Filistin’e insani yardım taşıyan bir gemiyi değil; aynı zamanda dünyaya verilen güçlü bir mesajı ifade ediyor: “Bir halkı yok sayamazsınız. Onlar kökleriyle, kültürleriyle, inançlarıyla bu topraklarda var olmaya devam edecek. İsrail ablukası, yalnızca Gazze’nin sahillerine vurulan zincir değildir; aynı zamanda küresel adalet duygusuna indirilen bir darbedir. Sumud Gemisi ise bu zincirlere karşı insanlığın vicdanını harekete geçiren bir umut çağrısıdır. Bugün Filistin’in yanında durmak, sadece bir halkın özgürlüğünü savunmak değildir. Aynı zamanda adalet, insanlık ve vicdanın yanında durmaktır. Çünkü Sumud, yalnızca Filistin’in değil, zulme karşı direnen tüm halkların ortak dili olmuştur. Ve gün gelir, abluka kalktığında, Filistin sahillerine özgürce yanaşan gemilerin isimlerinde “Zafer” ve “Özgürlük” yazacaktır. O gün, insanlığın sınavı da başarıyla “Sumud” değil, verilmiş olacak. Rabbim Filistin halkının ve Filistin destekçilerinin yar ve yardımcısı olsun

Paylaş:

İlgili Haberler