
Aynı gökyüzü altında iki dünya var:
Biri tatlılarını sayan, neşe içinde gülen çocuklarla dolu…
Diğeri açlığın hesabını tutan, karın acısıyla titreyen çocuklarla…
İşte bu adaletsizlik, bir milletin onuruna, şerefine yakışmaz.
Bir yanda, özel okulun sıcak sınıflarında gülerek oyun oynayan çocuklar…
Diğer yanda, devlet okulunun sessiz sıralarında açlığın hesabını tutan minikler; kantinin önünden başı öne eğik geçenler. Hepsi aynı vatanın evladı, aynı marşın altında büyüyor. Ama biri doyuyor, diğeri susuyor. Biri gülüyor, diğeri çaresizce izliyor. İşte bu, bir milletin yüreğine sığmayan adaletsizliktir.
Fatma okula gitmek için sabah erkenden kalktı. Babası, asgari ücretle çalışan, her ay gelirinin yetip yetmeyeceğini düşünerek evine dönen bir emekçi… Cebinde yalnızca bir lira vardı. Kantinin önünden geçerken simidin kokusunu içine çekti ve sessizce sınıfa döndü.
Defterine bir cümle bıraktı:
“Büyüyünce… kimse aç kalmasın.”
İşte bu küçük kızın cümlesi, bir milletin çağrısı olmalıdır; çünkü bu durumu yaşanıyor, geleceğimizin çocukları da aynı acıyı çekmesin.
Resmi veriler, bu çağrının aciliyetini gösteriyor:
✔️Türkiye’de 6,5 milyon çocuk aşırı yoksulluk içinde yaşıyor (OECD, 2024).
✔️Her beş çocuktan biri yeterince beslenemiyor, her dört çocuktan biri okula aç gidiyor.
✔️Yoksulluk sınırı 65 bin TL, açlık sınırı ise asgari ücretin üzerinde. Ücret artışı yapılmaması, yaşam koşullarını daha da zorlaştırıyor.
✔️Sosyal yardımlardan faydalanan çocuk sayısı 172 bine ulaştı, 2012’de bu sayı yalnızca 37 bin civarındaydı.
✔️Yoksulluk, çocukların fiziksel, zihinsel ve psikolojik gelişimini tehdit ediyor, sağlıksız beslenme obezite, diyabet ve diğer hastalıkları artırıyor.
✔️Türkiye, OECD ülkeleri arasında en yüksek çocuk yoksulluğu oranlarından birine sahip.
Anne babalar asgari ücretle günü döndürmeye çalışıyor; çocuklar ise sabırla beklerken haksız yere eksiliyor. Oyuncak yerine kaygı, umut yerine açlık taşıyan bir nesil yetiştirilemez.
Devlet, vatandaşı için vardır; devletin büyüklüğü, çocuklarının karnının tok olmasıyla ölçülür. Bir çocuğun aç olması, devlette bir gediktir. Çocuklar, doğdukları mahalle ile değil, insanlıklarıyla eşittir. Açsa doyurulur; üşüyorsa sarılır. İşte o zaman “sosyal devlet” sözü gerçek olur; işte o zaman millet vicdanıyla huzur bulur.
Talebimiz nettir ve acildir:
✔️Tüm devlet okullarında günlük bir sıcak öğün sağlansın.
✔️Her okulda su sebili ve hijyen desteği bulunsun.
✔️En kırılgan ailelere doğrudan beslenme desteği verilsin.
Bunlar lütuf değil; çocukların en doğal hakkıdır.
Milli güç, sadece ekonomiyle değil; insanın onuruyla ölçülür. Belediyeler, okullar, sivil toplum ve devlet; el ele verip bu hakkı ivedi hayata geçirmelidir. Bir tabak sıcak çorba, bir dilim ekmek çocuğun sabahını döndürür; bir bardak su, bir gülüş getirir.
Bir çocuğun karnı açsa, hepimiz eksiğiz; hepimiz sorumluyuz. Gelecek, bugün sıralarda aç oturan çocuklarla şekillenir. Vicdan susarsa, gelecek üşür. Vicdan konuşursa, hiçbir çocuk aç kalmaz. Bir çocuğun karnı açsa, geleceğimiz eksilir. Harekete geçmek, vicdan ve gelecek borcumuzdur.
KRİTİK NOKTA
Çocuk açsa, gelecek titrer. Bir sıcak çorba ile ısıtalım, bir tebessüm ile umut büyütelim. Çünkü her aç çocuğun yüreği, bizim yüreğimiz; her umut ışığı, geleceğimizdir.