BARIŞ: İNSANLIĞIN EN BÜYÜK ZAFERİ
BARIŞ: İNSANLIĞIN EN BÜYÜK ZAFERİ

Bugün, takvimler yalnızca bir günü göstermiyor; insanlığın vicdanında yankılanan büyük bir çağrıyı işaret ediyor: Barış!
Barış, yalnızca savaşsızlık değildir. Barış, bir çocuğun korkmadan gökyüzüne bakabilmesi, bir annenin evladını açlık değil umutla büyütebilmesi, bir işçinin alın terinin karşılığını görebilmesidir. Barış, dünyanın tüm renklerinin, tüm inançlarının kardeşçe yan yana yaşayabilmesidir.
Mustafa Kemal Atatürk’ün “Yurtta sulh, cihanda sulh” sözü, yalnızca bir diplomasi anlayışı değil; insanlığın ortak vicdanının ve en temel ihtiyacının ifadesidir. Savaşların kararttığı topraklarda yeniden filizlenen yaşamın, küllerinden doğan umudun evrensel duasıdır.
Barış, yalnızca devletlerin değil; her birimizin sorumluluğudur. Çünkü barış, önce insanın kendi içinde başlar. Kendi yüreğinde huzuru bulmayan, dünyaya adalet sunamaz. Kalbine sevgiyi ekmeyen, nefretin zehrini başkalarına bulaştırır.
Bugün, 1 Eylül Dünya Barış Günü.
Bugün, savaşların gölgesinde değil, kardeşliğin ışığında birleşme günüdür. Ölümün değil, yaşamın bayramıdır.
Sömürüye karşı adalet, ayrımcılığa karşı eşitlik, kine karşı sevgi… Ancak bu değerlerle insanlık ayağa kalkabilir. Çünkü hepimiz aynı gökyüzünün altında, aynı umudu büyütüyoruz: Yaşanabilir bir dünya umudunu.
Artık hiçbir çocuk savaşın karanlığında yetim kalmasın. Hiçbir anne evladını mezar taşına sarılarak ağlamasın. Hiçbir insan, doğduğu topraklarda “öteki” ilan edilmesin.
Barış, bir günün temennisi değil; her günün mücadelesidir. Ve bu mücadele ancak omuz omuza verildiğinde kazanılır.
Bugün bize düşen, nefretin yerine sevgiyi, umutsuzluğun yerine umudu koymaktır. Çünkü insanlığın en büyük zaferi, tanklarla değil, kalplerin birbirine dokunmasıyla kazanılır.
Aynı gökyüzünün altında tek yürek olabildiğimiz gün, işte o gün gerçek barışa kavuşacağız.
🕊️ Barış için, kardeşlik için, umut için… Omuz omuza!